
İlkokulda iken ezberlemiştim.
Unutmuş olsam da,bazı yerlerini hala hatırlıyorum.
Rahmetli Orhan Şaik Gökyay’ın BU VATAN KİMİN şiirinden bahsediyorum.
Bu vatan toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır...
...
Gökyay ım,ne desem ziyade değil,
Bu bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
TOPUN NAMLUSUNDAN GÖRENLERİNDİR.
....
GÖĞSÜNDEN VURULUP TAM ERCESİNE.
BİR GÜL BAHÇESİNE GİRERCESİNE.
ŞU KARA TOPRAĞA GİRENLERİNDİR.
Ancak.
Geçmişte yaşadığımız felaketlerden, acı, elim, vahim olaylardan hiç mi hiç, asla en küçük bir ders dahi almamışız.
Sarıkamış felaketini çoktan unuttuk, gaflet ve dalalete daldıık gittik.
Uzuuun kış uykusundayız şimdi..
Askerlerimizi,tıpkı Sarıkamış ta olduğu gibi,
Zamanın Harbiye Nazırı, yani Genelkurmay Başkanı Enver Paşa,
Arabistan çöllerindeki, tamamen sıcak çöl şartlarına uygun olarak donatılmış askerleri, çöl kıyafetleri ve çöl donanımı ile yeterli KIŞ GİYSİLERİ OLMADAN,SOĞUK İKLİM ŞARTLARINA UYGUN DONANIMDAN YOKSUN OLARAK ,ISININ GECELERİ 30- 35 Santigrad dereceye kadar düştüğü
SARIKAMIŞ ALLAHU EKBER DAĞLARINA SÜREREK EN AZ 96 BİN ASKERİMİZİN, RUSLARA TEK KURŞUN DAHİ ATAMADAN ŞEHİT OLMASINA NEDEN OLMUŞTU.
HEM DE O MEVSİMDE, ISININ.EN DÜŞÜK SEVİYEYE İNDİĞİ ARALIK AYINDA göndermesi akıl alır bir iş değildir.
Bu şekilde,donanımsız olarak, TUNCELİ, de dağlara operasyona gönderilmesi kabul edilebilir bir hata olamaz.
Bu askerlere ,
HER TÜRLÜ ARAZİDE,HER TÜRLÜ HAVA ŞARTLARINDA HAYATTA KALMA DERSİ VERİLMEDİ Mİ?
YANLARINDA BAŞKA KİMSE YOK MUYDU?
NEDEN YALNIZ BIRAKILDILAR ?
HANİ BİR ZAMANLAR, BOLU DA KARTALKAYA DA AMERİKALI YARBAY KAYBOLMUŞTU.
Donmadan hayatta kalabilmişti.
Bizim askerlerimiz neden hayatta kalamadılar?
Bedelli askerlik yasası
Anayasaya aykırıdır.
Anayasaya göre, hiç bir kimseye, kişiye, aileye, zümreye kesinlikle ayrıcalık tanınamaz.
Ancak,Bedelli Askerlik yasası ile, kişilere, zümrelere, ailelere ayrıcalık tanınmıştır.
Bedel ödeyerek askerlikten muaf sayılanlar, para ile canlarını kurtarırlarken yoksullaştırılarak, para ödeyemeyecek duruma getirilenler bu vatan ve topraklarına canlarını vermektedirler.
Gencecik yaşlarında,bu toprak ve vatan uğruna canlarını verenlerin,
RAHMETLİ ORHAN ŞAİK GÖKYAY IN DEDİĞİ GİBİ,
BİR GÜL BAHÇESİNE GİRERCESİNE BU KARA TOPRAĞA GİRENLERİN, GERİDE BIRAKTIKLARI EVLATLARININ, ANNE VE BABALARININ,
UĞRUNA CAN VERDİKLERİ BU VATANDA,BİR KARIŞ TOPRAKLARI YOKTUR.
İnsanlar bilinçli olarak yoksullaştırılarak
HER İŞİ YAPARIM.
NE İŞ OLURSA YAPARIM.
noktasına getirilerek ya AVM.lerde temizlikçi, tezgahtar, kasiyer, güvenlikçi ya da asker, polis gibi mesleklere yönlendirilir ki, kendileri de taaa halkın içinden geldikleri halde, doğrudan doğruya halkla karşı karşıya getirilirler.
HemeN hemen her ülkede, caddelerde, meydanlarda heykeller, tapınaklar, saraylar görürsünüz.
Bunlar,o şehrin en görkemli, gösterişli, heybetli yapılarıdır.
O güne kadar yapılanların en heybetlisi, en görkemlisi olması, ondan daha iyisi olmaması için
hiç bir masraftan, fedakarlıktan kaçınılmamıştır
İşte, o sarayların,tapınakların, heykellerin temellerinde, bir karış toprağının olmadığı vatanları uğruna, canlarını seve seve verenlerin etleri,kemikleri vardır.
Harçları o gencecik yaşlarında bu vatan uğruna can veren şehitlerin kanları ile yoğrulmuştur.
Hangi din ve inançtan olursa olsun, o kiliselerin kulelerinden yankılanan çan sesleri, camilerin minarelerinden yükselen ezan sesleri, o kahramanların ve o kahramanların bağrı yanık annelerinin acı feryatlarıdır.
Kilise çanlarında çanları inleten zangoçlar, ezan seslerini arşa yükselten müezzinler, ezanın her kelamını, çanın her sesinin bu acı feryatlar olduğunu bilerek huşu içerisinde yapmalılar vazifelerini
Saraylarda oturanlar da, ahşap merdivenlerin her gıcırtısının, Yemen de, Akabe de, mısır da , derne de Tobruk da, Galiçya da Sarıkamış ta, Çanakkale de Sakarya da, Dumlupınar da, daha bilmem hangi cephede canlarını feda eden aziz şehitlerin sessiz iniltileri, analarının acı feryatları olduğunu bilmeleri ve o acıların tanığı merdivenleri huşu içerisinde, kibirlenmeden, böbürlenmeden çıkmaları gerekir.
Yedikleri her lokma, içtikleri her yudum su boğazlarında düğümlenmelidir.