
Restoranın birinde bir gün ```aniden bir hamamböceği belirdi```ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı.
*Kadın korkudan çığlık atmaya başladı.*
Paniklemiş yüzü ve titreyen sesiyle, *can havliyle* hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı.
*Onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu,* bulunduğu gruptaki diğer insanlar da paniklemişti.
Kadın sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken… başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği.
*Şimdi aynı şeyleri yaşamak için* sıra gruptaki diğer bir kadındaydı.*
```Garson hemen imdatlarına koştu.```
Bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü.
Garson dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamamböceğinin davranışlarını gözlemledi.
Kendine yeterince güvendiğini hissettiğinde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı attı.
Kahvemi yudumlayıp, curcunayı izlerken, beynimdeki anten birkaç fikir yakaladı ve merak etmeye başladı, kadınların bu tiyatral, abartılı hareketlerinden *hamamböceği mi sorumluydu?*
Eğer öyleyse, neden garson rahatsız olmadı?
*Durumu mükemmel yakın bir şekilde,* hiçbir kargaşa çıkarmadan halletti.
Buna neden olan hamamböceği değildi, hamamböceğinin sebep olduğu rahatsızlığı o kadınların giderebilecek kabiliyette olmamasıydı, onları bu denli rahatsız eden buydu.
Farkettim ki, babamın, karımın veya patronumun bağırması değildi beni rahatsız eden, bana bağırmalarıyla hissettiğim rahatsızlıkla başa çıkamamamdı.
Yoldaki trafik değildi beni rahatsız eden, trafik sıkışıklığıyla oluşan sıkıntılı durumu halledemeyecek olmamdı.
Hayatımdaki kargaşayı yaratan şey, problemin kendisinden çok benim ona verdiğim tepkiydi.
*Hikayeden çıkarılan dersler:*
Anladım ki, hayatta olaylara tepki vermemeliyim.
Onun yerine, *olaylara cevap vermeliyim.*
Kadınlar hamam böceğine tepki verirken, garson ise cevap verdi.
Tepkiler içgüdüsel olarak gösterilen şeylerken, cevaplar etraflıca düşünülerek oluşturulmuş şeylerdir.
*HAYATI anlamanın güzel bir yolu.*
*MUTLU olan biri,* hayatındaki her şey yolunda olduğu için mutlu değildir.
*MUTLU olmasının sebebi,* hayatındaki olaylara karşı tutumunun doğru olmasıdır.
( Google’ın CEO’su
*Sundar Picha* )
[02/12 09:58] E. Alb. M. Yalçındere: *Aykırı profesör* elinde bir fare ve kutu ile salona girdi. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında *fareyi kutunun içine koydu ve kutuyu kapattı.*
Kutunun hava almadığı açıktı. Salona dönerek: “Bu kutuya iki gün kimse dokunmayacak dokunan bu dersi geçemez!..” dedi ve salondan çıkıp gitti.
Salondaki *öğrenciler olaya bir anlam verememişlerdi.* Kimisi kutunun içindeki fareyi çıkarmayı düşündü ama *cesaret edemedi.* İki gün boyunca ders görülen sınıfta kutu öylece kaldı.Ne olacağını merak ederek iki gün geçirdiler.
*kutudaki - fare*
İki gün sonunda tekrar dersi olan profesör salona girdi ve kutuya yaklaşarak açtı. *Tabi ki, kutunun içindeki fare artık yaşamıyordu.* Öğrencilerden birçoğu üzülmüştü.Profesör sınıfa dönerek *farenin neden
yaşamını yitirmiş olabileceğini sordu.*
Sınıftan birçok farklı ses ve fikir yükseldi;
─ Havasızlıktan…
─ Açlıktan…
─ Susuzluktan…
Her öğrenci olabilecek ihtimalleri saymıştı.
*Profesör* kutuyu havaya kaldırıp içini öğrencilere gösterdi. Kutunun her tarafı kemirilmiş vaziyette ve minik deliklerle kaplıydı._Ardından devam etti;
Görüyorsunuz değil mi? Fare anlaşılan bu kutudan çıkmak için epey mücadele etmiş. Bunu kutunun içindeki minik diş izlerinden ve irili ufaklı deliklerden anlıyoruz. Ancak şu var ki *farenin hayatını sizin dediğiniz gibi ne havasızlık nede açlık aldı.* Buna sebep olan *iki şey*var;
*Kararsızlık* ve *Korku…*
*Kararsızlık*, çünkü *fare* kutunun her yerini parçalayıp, her noktayı ayrı ayrı kemireceğine sadece tek bir köşesini ısırıp parçalasaydı ve bunda da *kararlı olsaydı* o deliği büyütecek ve kutudan çıkıp kurtulacaktı.
*Korku*, çünkü eğer siz *öğrenciler* benden ve notlarının düşmesinden böylesine çok korkmasaydınız, kutuyu açıp fareyi serbest bırakabilirdiniz. Ancak korkudan dolayı* size yanlış gelen bir işe *göz yumdunuz.*
Hayatta bizi başarıya götüren yolda karşılaşacağımız en azılı düşmanlardır,*kararsızlık* ve *korku.*
Kararsızlıkla zaman tüketmeyin, *kafanıza tek bir şey koyun ve o yolda ilerleyin.* Ve bu yolda size yanlış gelen şeylere göz yummayın.
*Göze batmaktan,* ses çıkartmaktan *korkmayın.*
alıntı- M.Yalçındere
A.K.