Ülkemiz'de 16 Nisan 2017 tarihinde düzenlenen Referandum ile kabul edilen ve 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, beşinci yılında hala tartışılmaya devam ediyor.

Genelkanı da bu sistem bize bol geldi.  Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın sekizinci maddesine göre, yürütme yetkisi ve görevi, cumhurbaşkanı tarafından, anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir  ancak genel kanı yürütme ve yasama yetkilerinin de (KHK) cumhurbaşkanlığınca yürütüldüğü yönündedir.

Bu ülkede akla gelebilecek veya gelemeyecek her türlü skandala karşı halkımız neredeyse aşılı!

İnanın bir çok ülkede iktidarları devirecek skandallar ülkemizde normal karşılanır olduk. Kurbağa  misali kanıksadık sanki.

31 Temmuz 2022’de gerçekleşen Kamu Personeli Seçme Sınavının (KPSS) ardından bir skandal patladı. Soru kitapçığındaki 20 sorunun Yedi İklim Yayınevinin deneme sınavlarında ve ders videolarında olduğu açıklandı.  Sorumlu baştan belli oldu FETÖ. Erdoğan bu sefer erken davrandı. ÖSYM Başkanını aldı. KPSS İptal edildi. Haksızlık önlendi

FETÖ’nün 2010-2015 yılları arasında organize ettiği soru çalma işlerinde haksız yere işe giren terfi edenlere ne oldu. Başkalarının yedikleri haklarıyla görevlerine aslanlar gibi devam ediyorlar.  

Bir garip ‘Türk tipi başkanlık’ sistemiyle yönetilen ülkemizde siyaset ve bürokrasi iyice çürüdü, tel tel dökülüyor. Kurum ve kuruluşların yegâne işlevlerini öncelikle iktidarın devamlılığına hizmet haline getirdiğinizde ne olabilecekse, işte onlar oluyor!

Trabzon Limanı 2033 kadar ihale edilmiş iken daha ihale süresi bitmeden 2052 yılına kadar hiçbir artı artış olmadan uzatılıyor. Sanki Yangından mal kaçırır gibi. (*)

Nitekim ÖSYM skandalı patladığında, iktidar yandaşları dâhil “yok canım, olur mu öyle şey” diyen olmadı. Neden?

Ülkede diğer bir çürümüşlükte Milli Eğitim Sisteminde Açıktan görüldüğü üzere, Türk eğitim sistemi temel Cumhuriyet ve medeniyet değerlerinden uzaklaştırıldı. Eğitim sisteminin temel işlevi ülkeyi geleceğe taşıyacak aydınlık kuşaklar yaratmak değil, AKP’ye seçmen yetiştirmek haline getirildi. Ülkede hemen hemen açılan her iki okuldan biri İmam Hatip olur hale geldi.. Ülkede Diyanet verilerine göre  Cami sayısı 89.259 iken Mezun olan İmam Hatip sayısı ihtiyacın onlarca kat fazlası. Bu arada bütcede Milli Eğitime,  Sağlığa çok görülen kadrolar Diyanete verilir. Sanki o kadar yeni cami açılıyormuş gibi. Diyanetten de kamuya her yıl binlerce personel aktarılır. Bir nevi hülle.

2002 de Kamu kurum ve kuruluşlarına yapılacak olan personel istihdamının, şeffaf ve adaletli bir biçimde gerçekleşmesi ve sınav rekabeti içinde personel kalitesini en üst düzeye çıkartmak için KPSS çıkarılmış bugün mülakatla işlevini yitirmiş. Kamuda işe alım mülakatlarında KPSS’den çok yüksek puan alanların elenip çok daha düşük puanlıların kazandırılır hale geldi. Adaylar KPSS sınavını geçseler bile sırada asıl büyük barikat olan, “mülakat” dedikleri tümüyle siyasi bir aparat daha var! KPSS Birincileri işe alınmaz iken yandaşlar 50 puanla işe alınır olmuş. Bu KPSS+Mülakat kamuyu partizanlaştırma ve/veya yandaşa iş bulma aparatları haline getirildi. Ancak iktidar bu iddialara hep kulağını tıkadı, devlet kurumlarında işe alımları yandaşlara ayrıcalık imkânına çevirmeye devam etti.

Bir de bürokrasinin üst yönetiminde Kartal Anadolu İmam hatipli olmayan yok gibi. Saray bürokrasinin bürokrat kaynağı, Bilal Erdoğan'ın mezun olduğu okul olmasıyla bilinen Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi'nin bu seneki 138 mezunundan sadece biri ilahiyat fakültesinde okumak istedi ! 

İmam hatip liseleri geçmişte ilahiyat fakültelerine öğrenci hazırlamak, ülkeye imam, müezzin, vaiz başta olmak üzere çeşitli alanlarda din görevlisi yetiştirmek üzere kurulmuştu. Fakat bugün durum biraz farklı. Mesala THY’da 80 yönetici Kartal İmam Hatip Lisesi mezunu.

Maalesef bu ülkede “Adamı olmayana iş yok” genel kabulünün iktidar için oldukça yarayışlı sonuçlar getirmesi sağlandı.

(*)Anayasa Mahkemesi (AYM), özelleştirilen Denizcilik İşletmeleri AŞ (TDİ) ve Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğüne (TCDD) ait bazı limanlardan 49 yıldan az süreli işletme süresi olanlarının sözleşme süresinin ihalesiz olarak 49 yıla uzatılmasını öngören yasal düzenlemeyi iptal etti. Kararın iptal talebinin gerekçesi bölümünde, söz konusu yasal düzenleme ile kesinleşmiş yargı kararıyla iptal edilen sözleşmelerin sürelerinin uzatılması yoluyla bu sözleşmelere yasal geçerlilik sağlandığı, yeni ihaleler yapılmaksızın sözleşme sürelerinin uzatılmasının devleti zarara uğratacağı ve bu durumun sözleşme özgürlüğünün kullanılması bakımından eşitsizliğe yol açtığı, sözleşme tarafı olmayan kişilerin ihaleye katılma imkanından mahrum bırakıldığı görüşlerine yer verildi.