Erken veya zamanında 64 milyon seçmenin 200 bin sandıkta oy kullanacağı 2023 seçimlerinin önemli özelliği, Türkiye’de 1950’den beri seçimler üzerine oluşmuş mutabakatın bozulduğu, verilerin çoğalması ve seçim güvenliği hakkında endişelerin had safhaya yükselmiş olmasıdır.

Seçimlerin adil ve güvenli olmayacağına dair endişenin nedenlerinin başında yasalarda yapılan değişiklikler bulunmaktadır.

Seçimlerin yargıç denetimine alındığı 1950 yılından beri, seçim güvenliği konusunda büyük sorunların yaşanmadığı ülkemizde, özellikle YSK’nın 16 Nisan referandumunda açık yasa maddesini ihlal ederek aldığı oylama sırasında mühürsüz pusulaların kabulü kararı, Kıdemli hakim uygulaması yerine yeni kura ile belirlenecek birinci sınıf (?) hakimlerden oluşacak seçim kurulu oluşturulmasının ardından kaygılar iyice  artmıştır.

İktidarların seçim adaletini kendi lehlerine bozmasını engellemek için, seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin bir yıl boyunca uygulanmayacağına ilişkin anayasa maddesi, seçim için kaldırılmıştır. Seçime etkisi olan bakanlıkların (İçişleri, Adalet ve Ulaştırma) tarafsızlaştırılmasına ilişkin norm mevzuattan çıkarılmıştır. Devlet imkanlarının kullanımı yasakları Partili Cumhurbaşkanı muaf tutulmuştur.

Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler ile seçim güvenliği bakımından kaygı uyandıran adımlar atılmış; sandık kurullarının oluşumu, sandık alanında seçmenlerin özgürce oy kullanabilmeleri, oyların sayımının adil ve güvenli şekilde gerçekleşmesi konularında büyük sorunlar ortaya çıkmıştır.

Seçime bir yıl kala  4 tane kanun değişti. Milletvekili Seçim Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, Mahalli İdareler ve Mahalli Muhtarlıkları İhtiyar Heyeti Seçimine İlişkin Kanun değişiklikleri tereddüt ve kaygılarımızda bizi haklı çıkarıyor.

Yasaların ardından seçmene baskı oluşturmak için yeni kararların çıkmaya başladı, “Önce Gezi kararları çıktı, daha sonra kimi illerde basına ilişkin gözaltılar, tutuklamalar yapıldı, basına yönelik sansür yasası hazırlandı.

Bunlar o kadar kısa sürede Meclis’ten geçti ki, muhalefet partilerin ilgi göstermediği tam tartışmadığı gündeme getirmediği kanunlar oldu, tam da kaygılandığımız burasıydı. Bunların tamamına ilişkin yürütme yetkisi partili cumhurbaşkanının elinde. Dolayısıyla neyin, ne zaman, nasıl yapılacağına tek adam karar veriyor”

Yeni adli yılda çıkacağını düşündüğümüz, sansür yasası olarak nitelendirilen  'Dezenformasyon Kanunu' ya da 'Sosyal Medya Düzenlemesi' olarak yansıyan "Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nin esasen bir seçim düzenlemesi olduğu bir gerçektir.

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla seçime yönelik alınan bu kararlar seçim güvenliği konusunu tekrardan gündeme getirdi.

Bu seçimin diğer seçimlerden bir farkı olacak. Önümüzdeki seçimde yaklaşık 6 milyon genç ilk defa oy kullanacak. Bu çok ciddi bir sayı.

Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği  gençlerin çok bilinçli bir şekilde sandık başına gelecekler..

Son olarak herkesin seçime katılması gerek Korku ve kaygılarla sandığa gitmemeliyiz. Sandığa mümkün olan en fazla katılımı sağlamalıyız. Oy kullanmalıyız ve kullandığımız oyun sandıktan aynı şekilde çıkmasına ilişkin şahitlik, müşahitlik yapmalıyız.

Maalesef, 2018 seçimlerinden daha adaletsiz bir seçim ile karşı karşıya kalacağımız açıktır.

Bizler, adil bir seçim, adil bir propaganda ve bilgilenme hakkının da olduğu demokratik bir seçim istiyoruz. Nokta...