Siyaset sahnesinde heybedeki büyük turp tartışması, atışması devam ediyor. Türk siyaset tarihinde “…kadayıfın altı kızardı…” sözü kadar olmasa da bir süre hatırlanacak galiba. Yani yıllardır değişen bir şeyin olmadığı ve mevcut sistemde de değişemeyeceği bir kez daha tescillenecek sadece… Sayın İmamoğlu bilirkişi üzerinden siyaset yapmaya çalışıyor ama sormak lazım bu güne kadar neyi beklediniz? Pazarlık mı yaptınız? Kadayıfın altının kızarmasını mı beklediniz yoksa turpun büyümesini mi? Öğrendiğiniz anda niçin tepki vermediniz de bu güne kadar sabrettiniz, sabrınıza alkış…

Uzun yıllardır Türk siyaset sahnesinde tiyatro oynanıyor. Kayıkçı kavgası, kuklalar savaşı, bize de alkışlamak ve her seçim döneminde bu durumu kabul etmek düşüyor. Türk siyaseti artık muhalefetiyle de hükümeti ile de çıkmaz sokakta. Deniz biteli çok oldu, halen gemisini yüzdüren kaptan tavırları, hayalleri var. Bir avuç azınlığın ekonomide, siyasette, kültürde, sosyal yaşamda, magazinde, tarımda velhasıl yaşamın her alanında egemen olduğu bu düzende ne insan hakları, ne refah, ne din, ne milli duygular ne de insanca bir yaşam olur. Sadece sömürü, talan, yalan ve dolan olur.

Klasik tespittir; alt yapı üst yapıyı, üst yapı alt yapıyı belirler, şekillendirir. Yani yönetenler yönetilenleri yönlendirir, onları kendi çıkarları, düşünceleri ve hayalleri doğrultusunda yönlendirir. Bu yönlendirme ekonominin bozulması veya yeniden inşası temel olmak üzere, hukuk, sanat ve kültür, sosyal yaşam üzerinden gerçekleşir. Yani kısaca ekonomiyi bozarsan her şey bozulur veya ekonomiyi düzeltirsen her şey yoluna girer. Gerisi hikaye, anlat kızım Melahat havaları…

Atatürk, Türk Milletini aynı Göktürk yazıtlarında anlatıldığı gibi yeniden ayağa kaldırdı, dik duruş, müreffeh gelecek, mutlu birey huzurlu millet anlayışıyla her şeyin merkezine Milleti koydu. Her şey Türk Milleti içindi. Gelinen nokta her şey bir avuç azınlık için, gerisi masal. Türk siyasetine, Türk ekonomisine, Türk kültür sanat ortamına velhasıl Türk milletinin kılcal damarlarına nüfuz edenler Türk Milletini ortaasya bozkırlarına sürmek için el ele vermiş durumdalar. Artık siyasilerden bir beklenti kalmadı, mevcut sistemin çözüm üretemeyeceğini çoğunluk idrak etti, sadece zoraki sandık siyaseti ile demokrasi oyunu oynanıyor. Türkiye de 1.parti kararsızlardır, yani mevcut sistemden umudunu kesmiş insanlar ilk sırada, sonrasında ister muhalefet birinci olsun ister hükümet sonuç aynı.

Milletvekilliği veya meclis üyeliği veya başkanlıkların parayla, kayırma ile dağıtıldığı, vatandaşların 3-5 yılda bir sandığa gidip kendilerine değişik kademelerde padişah seçtiği bir siyasi ortamda kim ne çözüm üretebilir ki? Kendi yaşadığı apartman yönetiminde söz sahibi olamayan, kendi kapısının önündeki kaldırım taşına müdahale edemeyen sadece arada bir hatırlanıp uydurma demokrasi için seçim sandığına gönderilenlerde vatandaşlık bilinci mi olur.

Uzun lafın kısası Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ayarlarına geri dönülmediği sürece yani “…her şey Türk için Türk'e göre Türk tarafından…” şiarı rehber edinilmeden sadece toplumsal, ekonomik, siyasal çürüme ve yok oluş gerçekleşir. Hayal içinde uyuyup b*k içinde uyanırız. Ne turpun büyüğünün anlamı kalır ne kayıkçı kavgasının, olan bize olur. Siyasi pazarlıklar ile “…Ne Kandil Dağı, Ne Domuz Bağı…” ittifakını dağıtıp iki farklı zıt olduğu iddia edilen ayrı ayrı partiyle ittifak yapanlar, kötünün iyisini dayatanlar, tahsilatçı artıkları vs vs Türk Milletine önderlik yapamazlar. Türk Milleti bir bütündür, farklı dini inançlar, farklı sosyal sınıflar, farklı coğrafyalardan oluşmuştur, bunu idrak etmeden ham hayallerle yola çıkanlar Türk Milletine liderlik yapamazlar. Sayın siyasetçiler kusura bakmayın hiç kimse aptal değil, çare yok, zoraki oyunun içindeyiz sadece. Unutmayın Tengri Biz Menen. 28.01.2025

                                                                                           Kumraldede