AKP ve MHP’li milletvekillerinin imzasıyla, “dezenformasyonla mücadele” iddiasıyla Meclise getirilen; TBMM Adalet Komisyonunda basın meslek örgütleri ve muhalefet partilerinin itirazlarına karşın, büyük olasılıkla İletişim Başkanlığı üstünden geldiği gibi geçirilecek “sansür yasa teklifi” TBMM Genel Kurulunda!(*)
Gazeteciler ve gazeteci örgütleri, gündeme geldiğinden beri, teklifin geri çekilmesini ve amacı “dezenformasyonu” gerçekten önleme olan bir düzenlemenin basın meslek örgütleri, barolar, üniversitelerin ilgili bölümleri, sendika ve emek örgütlerinin temsilcilerinin katılımı ile kamuoyunda tartışılarak hazırlanmasını istiyorlar.
Önceki gün ise TGS, TGC, Çağdaş Gazetecileri Derneği, DİSK/Basın-İş başta olmak üzere gazeteci örgütleri İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Kocaeli ve Bursa’da sokağa çıkarak sansür yasasının geri çekilmesi taleplerini yineledi.
Ancak Adalet Komisyonunda muhalefetin eleştirileri ve gazeteci örgütlerinin taleplerini umursamayan AKP-MHP çoğunluğunun TBMM Genel Kurulunda da eleştirileri umursamadan bu düzenlemeyi geçirerek yasalaştırmak isteyeceği besbellidir.
İstanbul’da gazeteci örgütlerinin düzenlediği basın açıklamasında konuşan TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, çıkarılmak istenen yasaya karşı tutumlarını; “Bu yasa tasarısı gazetecilerin meslek örgütlerine danışılmadan hazırlanmış bir yasa tasarısıdır. Biz basın meslek örgütleri olarak bu yasanın geri çekilmesini, yasaların basın örgütleriyle birlikte yapılmasını önerdik. Ancak önerilerimize kulak tıkadılar. Bu tasarının içerisinde gazeteciler yoktur. Bu yüzden mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz” diyerek özetledi.
Sosyal medyada “Dezenformasyonu önlemek” bütün dünyada bir sorun olarak görülmekte, bunun nasıl yapılması gerektiği tartışılmaktadır. Ülkemizde de gazeteciler, basın meslek örgütleri, ilgili bilim çevreleri de… “dezenformasyonu” önemli bir sorun olarak görmekte, bunun önlenmesi için tartışmalar yapmaktadırlar. Ancak AKP ve MHP milletvekillerinin imzasıyla getirilip TBMM Adalet Komisyonundan geçirilen teklif, “Dezenformasyonu önlemek” bir yana “enformasyonu” sansür eden ve alanı “dezenformasyon” için dikensiz gül bahçesi yapma amacı taşıyan bir tekliftir.
Çünkü, “Sosyal medyada dezenformasyonu önleyeceğiz” iddiasıyla bu teklifi hazırlayan AKP-MHP iktidarının “dezenformasyon” deyince tarihe geçmeyi hak edecek birkaç örneğini hatırlayalım:
Artık halka verecek bir şeyi kalmamış tek adam yönetimi, medya ve sosyal medyada gerçekleri savunan her odağı ve kişiyi susturmayı amaçlayan bir aşamaya gelmiştir. Bu yüzden de “Dezenformasyonu önleme” düzenlemesiyle medya ve sosyal medyadaki son “delikleri” de tıkamak istemektedir. TBMM’de görüşülmesine başlanan teklif, 29’uncu maddesi başta olmak üzere, maddeleri ve maddelerin arkasındaki zihniyetle dezenformasyonu değil “Enformasyonu engellemeyi” amaçlamaktadır. Böylece tek adam yönetimi, ortamı dezenformasyon için “dikensiz gül bahçesi”ne dönüştürmek istemektedir.
Dahası bu teklifle AKP ve MHP, sadece medya ve sosyal medyada gerçek habercilik yapmak isteyen gazetecileri değil, düşüncelerini sosyal medyada ifade etmek isteyen tüm vatandaşları susturmayı da amaçlamaktadır. Adalet Bakanlığının verilerine göre Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 2014 yılından şubat 2022’ye kadar geçen 8 yılda, “cumhurbaşkanına hakaret”ten 160 bin 169 soruşturma yapılmış, bunlardan 35 bin 507’si hakkında dava açılmış. Bu davalardan önemli bir bölümü de cezayla sonuçlandırılmıştır. Bu rakamlar bile çıkarılmak istenen yasanın nasıl geniş halk yığınlarını tehdit ettiğini, nasıl yeni yüz binlerce davanın konusu olacağını açıkça göstermektedir.
Sadece bu kadar mı? Elbette değil!
Çünkü iktidar bu yasal düzlenmeyle sadece gazetecilerin değil, düşüncelerini sosyal medya üstünden ifade etmek isteyen vatandaşların ifade özgürlüğünü ayakları altına almakla kalmıyor, halkın haber alma özgürlüğünü de ayakları altına almayı amaçlıyor. Çünkü böylece tek adam yönetimi, “Dezenformasyonu önleme” adı altında “Halkın gerçekleri duymasını önlemek” istiyor.
Kısacası, hedefe konan halkın haber alma özgürlüğüdür! Dolayısıyla bu yasanın çıkarılmasına karşı mücadele de sadece gazeteciler ve gazeteci örgütleriyle, demokrasi mücadelesinin en önündeki çevrelerin tepkisiyle sınırlı kalmamak durumundadır. Tersine bu mücadele bütün halkın, sendikalar ile emek ve meslek örgütleri başta olmak üzere ülkenin karanlığa gömülmesine karşı olan her kesimin mücadelesiyle olmak durumundadır.
Bu saldırı ancak böyle püskürtülebilir!
(*) Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik öngören kanun teklifinin TBMM Genel Kurul görüşmeleri, üzerinde parti gruplarının daha fazla müzakere edebilmesi için bu hafta ertelendi.
(**) 21 Haziran 2022, halktv com.tr. Seyhan Avşar, “Bir Aktrol’ün itirafları”ndan.
İhsan Çaralan Evrensel